Babamın 3. Ölüm Yıldönümü

Babam 3 sene önce bugünün ilk saatlerinde ani gelişen bir kalp krizi ile yaşamını yitirdi. Ben ve ailem için çok acı vericiydi. Bugün babam Ali Kalmış ın 3. ölüm yıl dönümü.

Birkaç sene geçince acım diner diye düşünüyordum. Babamın olmadığı süre içinde hamilelik geçirdim, sonra dünyalar tatlısı bir oğlum oldu. Hayatım birden değişti ve hareketlendi. Yine de tüm bu süreçlerde babam hiç aklımdan çıkmadı.

Hamile kaldığımda “babam hamileliğimi bilmeyecek”, oğlum doğduğunda “babam oğlumu sevemeyecek”, oğlum ilk kelimelerini söylediğinde “babam oğlumun ona dede dediğini duyamayacak” dedim. Yani hep bir şekilde hayatımda hala ve pek çok olayda yokluğunu  çok derinden hissediyorum ve en önemlisi onu çok özlüyorum.

Bazı kişiler hayatımızdaki köşe taşları gibidir. Yaptığımız pek çok hareketin arkasında onların söylediği bir cümle, yaptıkları bir hareket vardır. Herkesin köşe taşı farklı olabilir, benimki babamdı. Şimdilerde mentor yani akıl hocası olarak bilinen tabir benim açımdan tam da babama karşılık geliyor

Babam yiyecekleri kalorilerine göre değerlendirirdi

Babam yaşasaydı şu anda 72 yaşında olacaktı. Onun döneminde yokluk varmış, kuyruklar varmış, tutumluluk çağıymış, hiçbir şey israf edilmezmiş. Kalorisi yüksek besinler değerliymiş. Örneğin karpuzu severek yese de “kalorisi düşük kızım” derdi veya etli bir yemek olduğunda “kalorisi yüksek, bol yiyin” derdi.

Çok sigara içtiği için ve kalp krizine rağmen sigarayı bırakmadığı için vefat ettiğini düşünüyorum. Herkesin ölüm tarihi yazılıdır derseniz de, sigara ölümüne vesile oldu derim çünkü beslenmesi mükemmeldi. Okudukça bana hak vereceksiniz. Ayrıca günlük sporunu asla ihmal etmezdi.

Kaloriyi, bilinen anlamıyla değil, besleyiciliği ile ilişkilendirirdi

Babam besleme konusunda tam bir uzmandı. Şu andaki sağlığımı ona ve anneme borçluyum. Evliliklerinin ilk yıllarında annem yemek yapmayı bilmezmiş, pek çok şeyi babamdan öğrenmiş.

Babam mesela sarmayı sevmezdi, anneme de yapma derdi çünkü ona göre çekilen eziyete değmeyen bir yemek sarma, yani saatlerce uğraşılıp beş dakikada çerez gibi yenen, kalorisi de düşük bir yemekti. Yapacaksan lahana sarması yap derdi anneme.

Hamur işlerine kalorisisi yok derdi, hayatım boyunca babamı kek veya pasta yerken görmedim. Börek de yemezdi ama son yıllarında kıymalı börek yemeye başlamıştı. Şimdi düşünüyorum da, babamı muhallebi veya sütlü tatlı yerken de görmedim. Bir tek incir sütlüsü dediği garip bir tatlı vardı, onu yediğini birkaç kere gördüm. Bir de tatlı olarak baklavaya değer verirdi. İzmir’de en iyi baklava nerede satılır bilirdi, tatlılar için bir gün “mısır şurubu var kızım, yenmez çoğu” demişti. Yememizi de istemezdi.

Şekerle arası çay ve baldan ibaretti diyebilirim. Yani işlenmiş şekerin çok rağbet gördüğü, şekerin şu andaki gibi tatlı zehir olarak adlandırılmadığı 1960’lı yıllardan itibaren şekerle mesafeli bir ilişkisi vardı.

Annemin çok yağlı yemek yapmasına izin vermezdi. Şişirme çocukları derdi. Her öğlen muhakkak öğle yemeğini yerdi. Düzenli ve dengeli beslenirdi. Meyvesini akşamları yerdi. Yaşlanana kadar bizimle ilgili övündüğü en önemli şey beslenmemizdi. Ben sizin dengeli beslenmenizi sağladım, siz sonradan kendiniz bozdunuz derdi.

Annem ve babam sayesinde üç kardeş 40!lı yaşlara kadar neredeyse hiç hastalanmadık. Hala da Allaha şükür sağlıklıyız. Üç kardeş hayatımızın yarısını 40-50 kilo aralığında geçirdik. Ölmeden 1 hafta önce “söylemek istemiyorum kızım ama kilo versen iyi olur” demişti, ki o zamanlar 58 kiloydum. Şu anda emzirme döneminde 66 kiloyken beni görse elimden tutup diyetisyene götürürdü herhalde.

Pek çok anne babanın aksine, kilo almaya başladığımda veya olması gerekenden fazla yemeye başladığımda (yemekleri tencereyle yerdim bir ara), “hanım al kızın elinden şu tencereyi” derdi. Annem çoğu zaman onun birşey söylemesine fırsat bırakmadan elimden yediğim şeyi alırdı. Annem hala çok kısır yediğimde elimden tabağı alır. Kısırı tokken de çok yiyebiliyorum çünkü.

Ben bu beslenme kurallarını tüm askerlere öğretiyorlar sanıyordum. Yıllarca askerlere hayatın her yönüyle ilgili mükemmel eğitim verildiğini sandım ama şimdi anlıyorum ki, babam Ali Kalmış çağının ötesinde bilgiye sahipmiş. Söylediği pek çok şey ancak şimdilerde kabul görüyor.

Sana, Rama gibi margarinlerin iyi birşeymiş gibi yıllarca pazarlandığı çocukluk yıllarımda (80 li yıllar), babam “margarinlere sinek bile konmuyor, yemem, yedirmem” diyordu. Annemin iç yağı, tereyağı ve zeytinyağı dışında yağ kullanmasını istemezdi. Mısırözünden haz etmezdi mesela. Ben de aksi gibi salatalara mısır özü yağı dökerdim, sonradan öğrendik ki mısır genetiği değiştirilmiş gıdaların başında geliyor. Ayçiçek yağına ise kalorisiz derdi. Ali Kalmış literatürüne göre yani.

Anneme Nazmiye Hanım derdi.

Dışarıda, gezilerde, kamplarda kısacası çekirdek ailemiz dışında herhangi birisinin yanında anneme Nazmiye hanım diye hitap ederdi. Evde de hanım derdi.

Annem geçenlerde beni ziyarete geldi. Yaptığım pilava biraz tereyağı koyuyordum. Koca bir kaşık alınca “ah Ali Kalmış, yağlı yapma der dururdun, bak kızın da yağlı yapıyor” dedi ağlamaya başladı. Sonra da “rahmetli yağlı yemekten hiç hoşlanmazdı, şimdi olsa da yine söylese” dedi.

Gerçekten anlamıyorum. İnsan bu kadar mükemmel beslenip ölene kadar fit olup her gün düzenli yürüyüşünü yapıp nasıl sigaraya yenilir. Sigara bu kadar zararlı işte. Elektronik sigara içsin diye çok uğraştım ama “kızım bu boş buhar, sigara gibi değil, henüz sigarayı bırakmaya hazır değilim” demişti. İşte sigarayı bırakmaya hazır olmayan gerçek tiryakinin elektronik sigara hakkındaki görüşü. Zararının daha az olduğunu bildiği halde ona aldığım iki sete ve yaptığım likitlere dokunmadan vefat etti.

Babamı tanımak isteyenler için önceki yazılarım: 

  • Her Ölüm Erkendir: Babam Ali Kalmış’ın Ani Vefatı
  • Babam Ali Kalmış ve Öğrettikleri-1- Giriş
  • Babam Ali Kalmış ve Öğrettikleri-2 – Hayat

Baba arkandan kendi ellerimle helva yaptım. Sen görsen kalorisiz der yemezdin ya da boş kalori derdin ve muhtemelen bana kızardın. Haklısın da 5 kilo şeker, 2,5 kilo irmik, 1 litre sıvı yağ, 250 gram tereyağı, 160 gram çam fıstığı, 2 bardak siyez unu, 250 ml süt, 25 bardak su kullandım. Bu sıcaklarda kayınvalidemle beraber 1 saat 20 dakika kavurduk helvanı. Kemeraltında 71 esnaf ve kişiye eşim bizzat eliyle dağıttı. İnşallah bir kişinin de olsa duasını alırız. Elimden bu kadarı geldi baba. Seni anarken beslenmeyle ilgili sözlerin aklıma geliyor, sen olsan lahmacun veya kıymalı pide dağıtmamı isterdin. Helva ironik aslında. Bu seferlik bu oldu, yazıyı yazarken fark ettim, kusura bakma baba, geçen sene hamilelikten dolayı mezarına gelemedim, 15 gün sonra yanındayız, torununu da getireceğim sana.

Babamın 3. ölüm yıldönümü
Babam Ali Kalmış ve Öğrettikleri-3 – beslenme

Allahım babamın ve vefat etmiş tüm fedakar babaların varsa tüm günahlarını affet.

 

 

Post a Comment

Daha yeni Daha eski