Kadınlar Günü bilinen adıyla Dünya Emekçi Kadınlar Günü sizce gereksiz mi? Kadınlar günü, sevgililer günü gibi alışveriş bağlantılı ya da Kara Cuma gibi ticari bir aldatmaca mı? Bu günü, diğer Dünya bilmemne gününden ayıran ne?

8 Mart dünya kadınlar günü
8 Mart dünya kadınlar günü

Normalde özel günler için yazı yazmam, ilgi alanıma da pek girmez. İşin gerçeği en önemsediğim günler oğlumun doğumgünü, bin yılın dehası Atatürk’ün belirlediği bayramlar bir de Ramazan ayının tamamıdır.  Dünya Kadınlar Günü, yaşım ilerledikçe önemini anladığım hatta anneler gününden daha üstlerde yer alan bir gün benim için. Nedenlerini de dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.

Sadece bir gün değil, bugün ve yarın
Sadece bir gün değil, bugün ve yarın

Aslında bu gün, ülkemizde Dünya Emekçi Kadınlar günü olarak kutlanıyor ve doğrusu da bu. Bu günün arkasındaki trajik olayı anlatmayacağım ama sırf greve girdikleri için ve bariz bir şekilde haklı oldukları halde toplu halde yakılarak öldürülen o 129 kadının hatırlanmasını da içerir bu gün. Bir çok ülke başka olaylarla kadınlar günü ne sahip çıkar ama asıl sesi çıkması gereken Türkiye’nin uluslararası platformda hiç bir kadın hikayesi yoktur, Birleşmiş Milletler bu günü dünya kadınlar günü ilan ederken bu kararda Türkiye’nin bir girişimi yoktur.

8 Mart emekçi kadınlar günü
8 Mart emekçi kadınlar günü

Yaşanmış Örnekler

Şiddet Gören Kadın Örneği

Çocukluğumda Konya’da karşı komşumuz Kezban teyze vardı (ismini değiştirdim). İyi bir kadındı. Dobraydı, boyu 1.80 iri yarı bir kadındı. Kocası onu sabahlara kadar döverdi, bazen dayanamayacak gibi olur pencereye çıkıp “komşular yetişin” diye bağırırdı, rahmetli babam hemen giderdi, genellikle bir veya iki kişi daha gelirdi. İki taraf da sakinleştirilir ve eşler barıştırıldı.

Kezban teyze bir gün kocasını polise şikayet etti, peki ne oldu, önce 1 ay kadar rahat etti, kocam özür diledi sorun yok diyordu. Bir ayın sonunda bir geldi, ağzı gözü dağılmış, uzun kollu giyinmiş ama morluklar bileğine kadar belli. Tam 2 hafta boyunca bu morluklarla dolaştı. Vücudunda da ciddi darp izleri vardı ama belli etmemeye çalışıyordu. Sonra sokağımızdan taşındılar ama o 2 senede Kezban teyzenin nasıl bağırdığı ve son gördüğüm aylarda yüzündeki morlukları hiç bir zaman unutmadım.

Kezban teyze cidden iri yarı bir kadındı. Kocası ise kısa boylu ve çok zayıftı. Gerçekten dışarıdan o minnacık adamın böyle bir kadını nasıl dövdüğüne inanamıyorsunuz ama dini bütün bir kadın olan Kezban teyze asla şikayet etmedi kocasından. Zor durumda kalmasa pencereye de çıkmazdı ama kocası alkol de aldığından canını kurtarmak için çıktığını söylerdi.

Ne boşandılar ne de Kezban teyze bir daha polise gitti. Onlardan bir süre haber aldık, sonra ne oldular bilmiyoruz.

Kadın izin vermezse şiddet görmez, kocası onu dövemez diyorsanız bir daha düşünün.

Çocuk gelin

Anlatacağım başka bir yaşanmışlık daha var. Keşke asla böyle şeyler olduğunu bilmeseydim diyeceğim türden bir olay ya da bilgi diyelim. Bu sefer ki bir çocuk gelin, 14 yaşında evlendirilmiş bir kız. Yerini söylemek istemiyorum ama olay İzmir’de geçiyor.

Bu kızcağız 14 yaşında 31 yaşında bir adamla evlendirilmiş. Kıza “nikahta keramet var” demişler. Nikah bitiminde “ee hani keramet, keramet isterim” diye soracak kadar çocuk henüz. Neyse, bu çocuk gelini kayınvalide evine yerleştirmişler. İlk gece 31 yaşındaki koca, cinsel ilişkiyi becerememiş ve annesini çağırmış. Kayınvalide ve kayınpederin de zorlaması ve yardımıyla ilk gece atlatılmış ama kızcağızın kızlık zarı yerine idrar torbasını parçalamışlar ve kızcağız ertesi gün kay kaybından acil ameliyata alınmış. Kız iyileşti ve hala aynı kişiyle evli, bu olay 20 sene önce yaşandı.

Özetle

Biri dini ve geleneksel, dışarıya karşı çok güçlü duran bir kadın, diğeri ise çocuk. İkisi de şiddet gördüğü insanın elini bile engellemeyecek kadar zayıf. Birinin geride iki çocuğu var ve geliri yok, diğerinin ise yaşı daha çok küçük, bunu acıtan bir oyun sanıyor. Ama ikisi de şiddet görüyor ve sessizler.

Sessizliğini boz, sen de hikayeni anlat
Sessizliğini boz, sen de hikayeni anlat

Şiddet, taciz vs görüyorsa polise gitsin diyenlere:

Yine yaşanmış acı bir olay anlatacağım. 27 yaşında evden ayrılmış ve başka bir şehirde yaşamaya başlamış bir ablayı anlatacağım. Abla diyorum çünkü kendisinden küçük iki kız kardeşi daha var. Bu kızcağız evden ayrılmış, neden mi? Çünkü yıllarca babası ona tecavüz etmiş. Bunu hiç kimseye anlatamamış. Ne zaman ki canlı neşeli 10 yaşındaki kız kardeşinin hüzünlü hallerini görmüş, atlamış evine gelmiş ve polise gitmiş.

Proje yöneticisi olduğum zamanlarda gönüllü çalıştığım bazı sosyal projelerde kısa süreliğine köy ziyaretleri yaptığım için bu tip olayları bana anlatıyorlar.

Polise şüphelerini anlatmış ve babasını hemen içeri almışlar. Diğer kardeşlerini de yanına almak istemiş ama annesi bu durumu kabullenememiş, kızlarına inanmamış. Kocasının akrabaları bu kıza şikayetini geri alması için baskı yapmaya başlamışlar, tehditler çoğalınca kız olayı savcılığa da bildirmiş.

Ama bu esnada boş durmayan akrabalar kızı öldürmeye çalışmışlar, iki kurşun yediği halde ölmemiş ve tanıştığımda hala hukuk mücadelesine devam ediyordu.

O baba ismini kirleten şerefsiz pislik, meğer büyük kızdan sonra diğer iki kardeşe de tecavüz etmeye başlamış. Büyük kız, sırf kardeşlerine dokunmasın diye yıllarca bu tecavüze ses çıkaramamış. Ayrılırken babasından söz almış, kardeşlerime dokunmayacaksın demiş. Babası da iyice yaşlandığından babasının verdiği söze inanmış. Baba, öz baba bu arada, üvey falan değil. Şu anda üç kız aynı evde yaşıyor ve hiç biri asla evlenmeyi düşünmüyor.

Kıza ilk defa baban ne zaman sana tecavüz etti diye sordum, 12 yaşındaydım dedi. 12 yaşında!! Daha söze gerek var mı?

Sadece bu değil, yine babası tarafından tecavüze uğramış 9 yaşındaki erkek çocuğu hiç anlatmayacağım, mideniz kaldırmaz.

Bu olayların birincil mağdurlarını bilmiyor olsaydım inanmazdım ama evet, maalesef bunların hepsi yaşandı. Bir çocuk tecavüze uğradığında polise falan gitmez. Bunu kimse aklından çıkarmasın. Aynı şekilde babasından, amcasından taciz gören bir kız da gitmez. Gidemez.

Dünya Karılar Günü ya da Dünya Avratlar Günü diye kendince bu günü aşağılayanlara:

Ne diyeyim, bu ülkede yıllarca yeni evlenen çiftlere “karı-koca” denmedi mi? Bu ülkede neden bir kayınvalide düşmanlığı var? Bunların hepsi ataerkil toplum gerçeğimizin çarpıtılmış yobazlıkla birleşmesinden doğan olgular.

Aslında her şey yine kadınların elinde. Erkek anneleri sevgili oğullarını eşitlikçi yetiştirse bunların hiç biri olmaz. Oğlu olduğu için sevinen o kadar çok anne var ki! Yazık, hala var. Oğlunun pipisini akrabalarına gösteren insanlar var. Sünneti düğün kadar önemseyip, güya erkekliğe adım gibi algılayanlar var. Değil maalesef. Sünnet dediğiniz şey, hijyen veya sağlık için alınan fazla deriden ibarettir. Sünneti bu kadar yüceltirseniz kızların regl başlangıçlarını da kutlamanız lazım. O pipini aç oğlum diyenler kız çocukları olsa .. aç kızım diyecek mi? Hayır demezler. Çünkü bizim gibi toplumlarda namus deyince akla kadın gelir. Erkeğin elinin kiridir ama kadın namustur.

Eğitim seviyesi yüksek toplumlarda bu yozlaşmayı göremezsiniz. Eğitim o kadar önemlidir ki, eğitimsiz bir beyni doldurup istediğiniz gibi şekillendirebilirken eğitimli bir insanı basit ama dogmatik bir konuda ikna etmeniz çok ama çok zordur.

Eğitimli toplumlarda da şiddet yaşanır, dünyayı erkekler yönettiği için oluyor bu. Her toplumda bunlar var ama bir tık daha az, en azından kanunlar biraz daha caydırıcı. Bu konuda da konuşacak çok şey var ama daha fazla yazmak istemiyorum.

Proje yöneticiliği sırasında dinlediğim bu yaşanmışlıkları kendi çevremde görmem çok zor. Rahmetli babam ve annem her zaman eğitimimize önem verdi. Babam “ben size altın bilezik taktım, bundan sonrası size ait” dedi hep. İyi ki de öyle yapmış. İyi ki bizi hep okumaya teşvik etmiş, iyi ki sapıklık batağı olan ve dini kullanan soysuzları bize iyi anlatmış. Hayatım boyunca namus deyince kadından bahsedenlerden uzak durdum ve duracağım. Hepsi sapık.

Kadın ne yapıyor ki, biz ekmek kazanıyoruz o bütün gün evde oturuyor diyenlere:

1989-berlin duvarı yıkılınca yugoslavyadan almya yürüyorlar
1989-berlin duvarı yıkılınca yugoslavyadan almanyaya yürüyorlar

Pek çok anket çalışması, ev hanımlarının ezici bir çoğunluğunun çalışmayı evde oturmaya tercih ettiğini gösteriyor. Ey eve ekmek getiren şahıs, her gün çayını sıcak içiyor musun? Rahatça tuvalet keyfini yapabiliyor musun? Yemeğini müdahale olmadan 150 kere kalkmadan yiyebiliyor musun? En önemlisi arka arkaya blok 6 saat uyuyor musun? Ufak bir hobin için haftalarca günde 2 saat bulmayı kovalıyor musun? 24 saat tetikte misin? Çocuk hastalandığında hiç uyumadan günlerce uykusuzluğa dayanabilir misin? Gece boyunca defalarca uyanıp emzirip tekrar uyuyabilir misin? Ev dandini haldeyken hiç durmayan çocukla yemek pişirebilir misin?

Cevabın evetse sus ve eşine akşamları yardım et!

Kadına Şiddet Abartılıyor Mu?

Hayır abartılmıyor, az bile söyleniyor. Ben tek kişi olarak bunca şeye şahit oldum, daha az gelirli daha fazla sorun barındıran daha düşük eğitim düzeyindeki ailelerde kim bilir başa ne hikayeler var. Polisi aramaktan çekindiği için bizzat polis çağırdığım bir kadın vardı. Kadın benden şikayetçi olmuş, neymiş kocasıymış severmiş de dövermiş de, ben ne karışıyor muşum? Bahsettiğim kadın İzmir’in iyi bir semtinde oturan komşu(ydu). Durup dururken başıma bela almışlığım da var yani.

Kadınlar Günü sadece çalışan yani emekçi kadınlara aittir

Hayır değildir. Kadınlar günü tüm kadınlarındır. Ev hanımları en büyük emekçilerdir. Bir kadının emekçi olması için dışarıda çalışması gerekmez. Evde çalışmak dışarıda çalışmaktan daha zordur ve daha ağır yükler getirir.

Bakın aşağıda düşündüklerimi özetleyen bir yazı var. Yazının dikkatimi çeken kısımlarını aynen kopyalıyorum, yazarının adı ve yazdığı tarih de yazının altında yer alıyor. Bu günün önemi daha güzel ifade edilemezdi.

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

Bugün birçok ülkede Dünya Kadınlar Günü, birçok ülkede de Dünya Emekçi Kadınlar Birlik ve Dayanışma Günü olarak kutlanmaktadır. Tüm dünyada kutlanan bu anlamlı günü candan kutluyorum.

Dünya istatistiklerine bakıldığında kadınlara karşı şiddet orta çağdaki kadar olmasa da halen çok yaygın durumdadır. Dünya genelinde tahminen 150 ile 300 milyon kadar kadın şiddet, işkence görmekte, bunların bir çoğu doğar doğmaz veya erkek kardeşleri, babaları ya da akrabaları tarafından öldürülmektedir.

Ülkemizde öldürülen kadın sayısı ortalama ayda 35 ile 40, yıllık 400 civarındadır. Yine ülkemizde erkek şiddeti sonucu hayatlarını kaybedenlerin yanında en az her üç kadından biri dövülmüş, sakat bırakılmış, cinsel ilişkiye zorlanmış, yaşamı boyu taciz ve tecavüze maruz kalmıştır.

İstatistiklere göre fuhuşa zorlanan veya para karşılığı satılan kadın sayısı 900 bin ile 5 milyon arasında olup, bu yolla elde edilen parasal getiri ise yaklaşık 15 milyon dolardır.

Ülkemizde kadına yönelik saldırılar gün geçtikçe azalacağına artmaya devam etmektedir. Sosyal medyada dolaşan ve kadınlarımızı aşağılayan yüzlerce deyim ve atasözü erkekleri kışkırtır niteliktedir. Bunlardan sadece bir kaçını yazmayı uygun buldum:

  • Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin.
  • Kadını dövmezsen, saçının köküne şeytan yuva yapar.
  • Ağustostan sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.
  • Yemeğin salçalısı, kadının kalçalısı.
  • Kadının saçı uzun aklı kısadır.
  • Kızı kendi havasına bırakırsan, ya davulcuya gider, ya zurnacıya.
  • Kızını dövmeyen, dizini döver.
  • Yedi yaşından sonra kızın ayağı yere değer.
  • Kadına mı gidiyorsun kamçını unutma.
  • Dişi köpek kuyruğunu sallamazsa, erkek köpek ardından gitmez.
  • On beşinde kız, ya erde gerek ya yerde

Bunlar ve benzeri sözler erkeklerin kalkanı haline gelmiştir. Başı açık, mini etekli, şortlu ve kısa kolu elbise giyen kadınların açıkta kalan vücutlarının erkekleri tahrik ettiği ve bu nedenle tacize hatta tecavüze davetiye çıkardığı söylenerek neredeyse taciz ve tecavüzleri haklı gösterilmeye çalışanlar işledikleri suçtan rahatlıkla sıyrılabilmektedir.

Kocaları tarafından şiddete maruz kalan birçok kadın; dayak yiyerek gözleri morarmasına, dudakları patlamasına rağmen iyi oldukların söylerler.

Ülkemizde ekonomik bağımsızlığı olmayan bir çok kadın kocamdır döver de, sever de diyerek evinde ve çocuklarıyla kalırken, polise baş vuran kadınların bir çoğu da kocaları tarafından yaşamlarını yitirmektedir.

…..

Kadına şiddettin ve kadın cinayetlerinin son bulması umuduyla başta eşlerimiz ve kızlarımız olmak üzere tüm kadınlarımızın Dünya Emekçi Kadınlar gününü sevgi ve saygıyla kutluyorum.
Ali Oğuz-07.03.2020/Kızılcahamam

İronik Bir Gerçek: Erkek Çocuklar Zekalarını Anneden Alıyor

Geçenlerde yeni tarihli bir çalışma okudum. Çalışmayı genetik alanından uzmanlar yapmış. Buna göre erkek çocukların zeka genlerinde erkeklere ait yani babaya ait hiç iz bulunamazken, kız çocuklarda hem anneden hem de babadan zeka genleri tespit edilmiş. İronik olan, o eşini döven adamcık bozuntularının tüm zekalarını başka bir kadından yani annelerinden almış olmaları. Anneleri ise zekalarını baba ve annesinden almış yani aslında bir babanın zeka genleri kız çocuklarıyla diğer nesile aktarılıyor hem de tamamen değil. Ama bir annenin zeka genleri, direkt oğluyla bir sonraki nesile aktarılıyor. İlginç değil mi?

Dünya Kadınlar Günü
Dünya Kadınlar Günü

Bu tip yazılarımdan hoşlanıyorsanız Hayatımın içinden kategorisi altındaki diğer yazılarımı da incelemenizi tavsiye ederim. Özellikle “Güzel Kadınlar Güzel Olduklarını Ne zaman Fark Edecek” yazısına bir göz atın. Ayrıca Kadın Sünneti yazısı da önemli bulduğum bir sorunu anlatıyor.

.

Post a Comment

Daha yeni Daha eski